Her şeye rağmen özlüyor insan.
Keşke özleyecek kadar uzak olmasaydık birbirimize. Ya da özlemek zorunda kalmasaydık böyle. Biliyorum yüreğin sevmedi beni, ama gözlerinin suçu yok, özleniyor işte. Ben senin yerine de özleyeceğim, ‘biz’ olma özlemini…
Printable View
Her şeye rağmen özlüyor insan.
Keşke özleyecek kadar uzak olmasaydık birbirimize. Ya da özlemek zorunda kalmasaydık böyle. Biliyorum yüreğin sevmedi beni, ama gözlerinin suçu yok, özleniyor işte. Ben senin yerine de özleyeceğim, ‘biz’ olma özlemini…
Durumum iyi değil sevgili, acı ve sancılı. Hani üzülesin diye yazmıyorum bunları sana, üzgün olduğumu bil yeter. Durumum hayal kırıklığı ve bir dolu yalnızlık şimdi.
Anla beni…
Nasılsın,
Yolunda mı her şey, dikkat ediyorsun değil mi kendine?
Kalın giyin havalar soğuk, sabah erken kalkacaksın hadi uyu artık, geç kalma, koşma, düşme, seni sevdiğimi unutma, boş ver üzülmene bile değmez, hadi gel seveyim saçlarını, her şey daha güzel olacak…
Diyemiyorum sana…
Kapına komşu da değil ki kapım; kulak misafiri olsam, hani arada da olsa duysam sesini.
Yemin ederim sarılmak falan da değil niyetim; şöyle uzaktan da olsa görmek, iyi olduğunu bilmek de yeterli. Yanlışlıkla bile aramıyorsun ki bir bahanem olsa “nasılsın” diye sormaya…
Özlemek böyle bir şey işte,
Yarısı merak, diğer yarısı meraktan ölüm nedeni…
Bu arada şunu da bil;
İlk “seni seviyorum” derken dudaklarım titriyordu ama fark etmedin. İyi de oldu aslında, yalan söylüyorum sanacaktın belki, cesur değilim, içten değil ya da… ne bileyim, sanacaktın bir şeyler, her neyse ne işte…
Olabildiğince gerçekçi olmaya çalıştım bunu söylerken. Hep hoşlanmıştım daha önce, beğendiklerim de olmuştu ve hatta…
Çünkü ilk kez sevmiştim… O zaman söyleyemedim, şimdi bil istedim.
“seni seviyorum” derken dudaklarım titriyordu,
“sahiden bitti mi” derken sesim,
Bilmeni istediklerimi yazarken parmaklarım titriyor şimdi.
Bir yalvarış değil bu, yalnızca oku ve geç.
Sadece bil istedim…
Ne kadar zaman geçerse geçsin, hangi öznelere iyi geceler öpücüğü verirse versin tenlerimiz,
Seni hala titreye titreye seviyorum, biliyorsun aslında…
Yine de bil istedim…
Sadece bil,
İstedim…
Kılına zarar gelse,
İlk benim canım yanar,
Bir an ağlasan,
Benim gözlerim olur kanayan.
Sana ben ellerimde yüreğimi verdim.
Gitme, dur desem de,
Kesilir nefesim.
Durur kalbim,
Dinle…
Dur.
Ama dur dinle.
Dur, gitme.
Bu veda çözüm değil, terketme…
Tam da alıştığını düşündüğünde, biri anar o’nu ansızın.
Ve yeniden öldürmeye başlar seni onun adını duyduğun an, sızın…
Hadi dök içini rahatlarsın diyor herkes.
Biraz sen dökülüyor dilimden kızıyorlar.
Oysaki içim dışım hep sen!
Anlamıyorlar…
Beni kalbine ya sakla, ya da seni bana yasakla.
Ya bu kavuşma sondur, ya da bu gidiş son, dur!
Görüşebildiğimiz tek yer rüyalarken;
Çok uyumak yerine, çok yaşamak umurumda mı sanıyorsun?
Sakın geç kalma, özleniyorsun…
Kırık bir bardaktan sızan su gibiyim. Sızım sızdı yüreğimin en kırık, en paramparça semtlerine.
Kesildim, kanadım…
Oysa aşk akması değil miydi sevginin bir kalpten diğerine?
Sahi biz neydik seninle?
Neydi kavgalarımızın astarını kaybetmiş iç yüzü?
Sızısı sızan kırık bardak mıydı suçlu, yoksa kırıktan sızarken kesilen su mu?
Söylesene kimdik biz?
İnsanlar bıktılar artık ayrılırken ;
''Seni hak etmiyorum'' gibi kelime oyunlarından ...
Çünkü artık tüm bahaneler , incir kabuğunu doldurabiliyor !!
Ve insanlar ,
Kelimelerden çok duygularla oynuyor !!